5 Temmuz 2009 Pazar

MARDİN MAZIDAĞ BİLGE KÖYÜ İZLENİMLERİ

(Not:Emekçi Kadınlar Birliği Haziran-temmuz 2009 sayı:18'de yayınlanmıştır.AH)

Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge / Kerte köyündeki (Sultanşehmuz – Zangırt Köyü Kırkçeşme Mezrası) Mardin’e 40 km, Mazıdağ’a 27 km uzaklıkta asfalt yolla bağlı, 32 haneli – 2000 yılı nüfus sayımı: 195 kişi olan küçücük bir yerleşim.
Tarım ve hayvancılığın yanında küçük bir alabalık tesisinde piknik hizmetinden, ayrıca köyün içinden geçen petrol boru hattına konan bir vanadan tankerlerle taşınan akaryakıttan, tamamı koruculuktan maaş alarak geçimin sağlandığı, maddi bir sıkıntının olmadığı tahmin edilmekteydi.
Köyde, ilköğretim okulu bir ara kapanıp daha sonra açılmış Köyün içmesuyu, elektrik ve sabit telefon ile Ptt şubesi ve ptt acentesi de var.. Ancak kanalizasyon, Sağlık ocağı ve sağlık evi bulunmuyor. Köyün asıl tapu sahiplerinin yıllar önce yine bir ölümcül çatışma ile buraları terkettiği, katliam tarafları olan ailenin korucu olarak yerleştirildiği, sahipler gelmeye korktuğu için kadastronun yapılamadığı da acıklı bir kenar notu olsun.
4 mayıs günü akşam 21.30 da bu köyde yapılan bir nişan töreni basılarak 44 kişi 10 kişilik korucu gurubu olan akrabaları tarafından uzun namlulu- otomatik silahlar ve bombayla katledilmişti.
Kadınların ve çocukların, doğumuna az kalmış 3 hamile kadının da öldürülmüş olması kan davası katliamlarındaki belirlenmiş ritüellere benzemediğinden olsa gerek ayrı telakki edilmesinin çok önemsendiği, sanki kandavası infazını benimseyen halkın saygınlığının da korunmaya çalışıldığı, ve bu katliamla karıştırılmamasına, töre de ise barışçıl amaçların olduğu , kadının kutsandığı bir söyleme itinayı da hemen herkesin paylaştığı yine sıkça ifade edilmekteydi. Yani acılı halkın kendi arasında huzuru sağlamaya çabaladığı ilkeli safiyane olguların muhafazası ve kendilerinin acılarını unutturacak zedeleyişten kaçınılması iletişim kurmanın olmazsa olmazı idi. Herşeyden öndeydi.
Olayda birçok soru işareti varmışçasına çözüm önerileri sonuçtan giderek sebep icat etmeye matuftu. Ve toplumsal cinsiyetin kadınları yüceltircesine ayrıştırdığı, ötelediği ve toplumsal alandan dışlamayı hedeflediği en büyük mülki amirin, Valinin ağzından dökülüvermişti ve kızlar ayrı okulda okusun fetvası devletin katliamı çözmedeki gafletini ifşa etti idi.
Karakolun 4 dakika mesafeye resmen mudahale etmeyişi, ama aynı karakolda nöbette olan aileden bir korucuya komutanın git evindeki katliama bak diyerek izin vermesi ve emniyet ve jandarma nın 2 saat sonra giderek sarsak davranışı, sanki planlayıcısı, arka çıkanı gibi şeklinde kuşkular uyandıran pek çok anlatım, PKK saldırısı tespitinin sağ kalan bir çocuk tarafından çürütülmesi de sıkça ifade edildiğinden: Ankara daki. Demokratik Toplum Örgütlerinin kadın temsilcileri; katliamın gerçek nedenlerini ortaya koymak amacıyla bir İnsan Hakları Heyeti oluşturdu.
25 yılı
aşkın bir süredir şiddet ortamının kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkilerini daha somut görmek ve bir kez daha toplumsal cinsiyetin kötü etkilerin – kullanım değerini açığa çıkarmak amacıyla, insanı ve yaşamın kutsallığını merkezine almayan, insan haklarına saygıdan uzak, farklı ve muhalif olana tahammülü olmayan, onları kolayca ötekileştirebilen, ayrımcılığa tabi tutan, hatta fiziksel olarak yok edebilen zihniyetin birçok yolla tüm toplumsal katmanları yanlı etkileyebileceği endişesiyle, araştırma ve incelemeler yapmak, elde edilen bilgi ve bulgular ışığında rapor hazırlamak, raporu ilgili ve yetkili kurum ve makamlara göndermek, kamuoyunu bilgilendirmek, çeşitli ulusal ve uluslararası mevzuatta güvence altına alınan hakların korunmasına katkıda bulunmak, katliamın gerçek nedenlerini ortaya koymak amacıyla bir İHD ve Barış Meclisi çağrısı ile bir İnsan Hakları Heyeti oluşturmuşlardır.
Heyette: İnsan Hakları Derneği Genel Sekreteri Sevim SALİHOĞLU, Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Yüksel MUTLU; KESK Kadın Sekreteri Songül MORSÜMBÜL, TTB Merkez Konsey Üyesi Dr. Hülya BİRİKEN, TMMOB Kadın Mühendisler adına jeo.Müh. Ayşen HADİMİOĞLU, HALKEVLERİ adına Dilşat AKTAŞ ve Ankara Kadın Dayanışma Vakfı adına Gülay AYDIN 11 Mayıs 2009 tarihinde Ankara’dan Mardin’e doğru yola çıkmışlardır. Diyarbakır’da bu heyete Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran, Bağlar Belediyesi Kardelen Kadın Evi - Bağlar Kadın Kooperatifini temsilen Esra Şimşek, Zeynep Demir Akçer, DİKASUM'dan Özlem Özen, EPİDEM'den Rozan Kahraman, SELİS'ten Nuran Duman, Ceren Kadın Eğitim Evinden Keziban Güler, katılmıştır. Mardin’dende Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan ve Derik Belediye Başkanı Çağlar Demirel katılmışlardır.
Heyet 12 Mayıs Salı günü önce Mardin ili Mazıdağı ilçesi Zangırt (Bilge) Köyü’ne gitmiş, orada yaşamını yitirenlerin yakınları, ailelerini yitiren çocuklar için kurulan çadırlardaki psikolog ve diğer görevlilerle (Afetler Psikolojik Hizmetler Birliği-Kızılay-Psikiatri Derneği-Çocuk-Genç Ruh Sağlığı Derneği–Türk Psikologlar Derneği–Sosyal Hizmet Uzmanlar Derneği ve PDR) ile görüşmüş, gerek taziye çadırındaki acılı köylü kadınlara gerekse köyün erkeklerine başsağlığı dileyip hemen hepsi ile tek tek konuşup acılarını paylaşmış, notlar almıştır.
Katliamın
yaşandığı köyden basın açıklaması yaparak ayrılan heyet köyün bağlı olduğu ilçe Belediye Başkanı ile görüşmek üzere Mazıdağı’na gitmiştir.
Belediye Başkanı Hasip AKTAŞ ile yapılan görüşme sonrası Mardin’e geçen heyet Mardin Vali Yardımcısı A. Ferhat ÖZEN’i makamında ziyaret etmiş, burada bulunan Mardin Müftüsü ile de söyleşmiştir.
Daha sonra İldeki Demokratik Toplum Örgütleriyle (KESK Şubeler Platformu, Belediye İş, İHD, TTB ve Demokrasi Platformu Temsilcileri ) görüşüp 13 Mayıs 2009 tarihinde Mardin’den ayrılmıştır
Bu inceleme sırasındaki kendi izlenimlerim iyi ki mahalline gitmişiz detirtmişti. Heyetin sözcüsü Barış Meclisinden Yüksel Mutlu olsun kararıyla görüşmeleri sürdürdük.
32 hanenin bile yıkık dökük evlerden mürekkep olduğu, kızılayın çocuk rehabilitasyon- eğlence, sağlık ve mutfak, taziye çadırlarının-seyyar tuvaletlerin geniş bir alanı kapladığı çayırlık geniş alanda önce deprem bölgesine geldiğimiz zannına kapıldım.
Çok büyük bir taziye çadırında yerde oturan kadınlarla sonra dışarda bizi bekleyen erkeklerle başsağlığı tokalaşması, sarılmalar yaşadık. inanmayacaksınız ama, evi jandarma kilitledi bakın görün de inanın .. diyerek başladıkları yürek dağlayıcı anlatımlara saygılı yaklaşarak, anlattıklarına değer katarak, orada varolmaya, sıcaklığı yaymaya ve yakınlık kurmaya çalıştık. Kızılay görevlileri ile gönüllü katılanların özverili, dikkatli uygulama ve çalışmaları konusunda sevindirici bilgileri köylülerle bu sırada da paylaştık.
Köylüler de görevliler de ilk günlerde oraya gelen ulusal basının kendileriyle uzunca konuşmalarına rağmen hiç kaale alınmadıklarını, yalan yanlış yönlere çekilen olay hakkında özellikle NTV ve STAR ı suçlayıcı örneklerin bizce de malum olduğunu ortaklaştık. Onlara çok kırgın ve kızgın olduklarını bu nedenle artık hiç kimseyle konuşmadıklarını ifade ettiler.
Biz bir insan hakları heyeti olduğumuzdan ve yanımızdaki milletvekili, çevre belediye başkanı kadınların bulunmasına duydukları güvenle acılarını paylaşabildiğimiz kanısını halen taşımaktayım. Buraya gelişimizin de onların şikayetçi oldukları durumu uzaktan algılamamızdan kaynaklandığını özenle ve ayrıntılı anlatmamız da samimiyetlerinde etken oldu. Aksi halde görüşme yapmazlardı diye düşünüyorum.
Silahlarla yatıp kalkan, babasının öldürdüğü kişilerin hikayeleriyle kahramanlık tarifleyen bir çocukluğun annesini babasını kardeşlerini kaybetmekle hepten deforme olacağını tahmin etmek zor değildi. Ve kendimce çocuklarda travmaya neden olabilecek asıl hususun : tam da bu olay bahane edilerek kendilerinin sağlığı, rahatı, oyuncaklarla oynamalarını birden bire kendine dert edinen, üzerlerine ilgi ve sevgi boca eden devleti kavramaktan kaynaklanabileceği yönünde idi. Neden bukadar kıymetli olmuşlardı. Orada çocukların elnbebek gülbebeklerin silahlardan-cinayetten etkilenmesi hususundaki bizlerin telaşını tiye alan ve travmanın bizlerde olduğunu işaret eden devasa bir boyutu vardı ki işte bununla yüzleşmemiz bütün hepimizin saçmasapan etki tepki sarmalından kurtulmamıza yarayabilirdi.
Bunları irdelerken PKK saldırısı kaba kabuluyle bir çok ajans ça habere dönüştürülen olayın çok farklı ama bildik amaçlardan kaynaklandığını, ama acilen toplumsal cinsiyetin işbaşı yapıverdiğini her an izledik durduk.
Koruculaşan ailelerin sorun çözmedeki eski görece etik usul erkana bile uymayan katliam yapma tarzlarını, yüzleri açık saldırıları ile sırtını dayayacağı kandavası- töre infazını ezip geçen tarzı bambaşka bir Narkotik-Petrol- Para yani rantın çeteleşmesini apaçık etti.
Köylüler kendi yarattiklari yaşamlarının idamesinde yüzyıllardır edindikleri deneyimlerinin ürünü olan Töre- Kan davası hukukunun bu açgözlü para kavgasına mal edilmesinden öfkeye varan bir tatsızlığa da maruz bırakılmıştı, ve buna isyan ediyorlardı.. Bu bakımdan da kabul edilemeyip reddedilen bu katliam birçok başka katliam uygulamasının nirengisi olarak ta zihnimize çakıldı kaldı.
Töre ve örfe uymadığını kadın çocuk katledilmesi seviyesinde tartan, yarısı yetişkin erkek olan ölülerin hesaba bile alınmadığı devasa pervasızlığı, arkasında devlet-karakol ve narkotik ve petrol kaçakçılığıyla karakolun da bekçiliğini yaptığı Rant açıklamaları her kişininin dilinden dökülürken gerçekten de kanımızı dondu. Petrol çalan tankerin çamura saplandığında karakolun tankının çekip çıkarıp yola koyup uğurlamasının anlatımını ise sizlere olduğu gibi aktarayım, siz ne hissederseniz, bilin ki ben de öyleyim.
Anlatılanlarla Sivas, Kahramanmaraş, Çorum katliamlarındaki kadın, kız, çoluk çocuk, hamile lerle; Hrant katilinin beyaz bereli afişe katilliği, sonrasındaki jandarma karakolu fotoğraf karelerinin pervasızlığı arasında bağkurulması gibi bir noktaya gelivermek se adeta kendiliğinden oluverdi.
Mardin Mazıdağ Bilge köyü katliamı bu memleketteki bol ve yönet, ezen ezilen üzerinden yönetmenin gelebileceği bir son nokta olmalı. Kendi köyünün adı bile seçmeli hale getirilen, ana dili muhafaza için evlere kapatılıp – nüfusta kaydı yapılmayarak resmi dille mesafeli olmaya savrulan anne adayı kız çocuklarına nefes aldırılmayışın, bunun bütün ülkeye hakim olan cam tavanlarıyla, kadını yok sayan bildik kanunlarıyla, dini-diyanetiyle insan haklarını ihmal eden sözde ilericileriyle tahkim edildiğini; askeriyelerin karakolların iktidar paydaşlarının hepsinin yarı nüfusu köleleştirmekte birbiri ile yarış ve ittifak halinde olduğunu, bir halkın varolması ile variyetini korumaya endeksli diğerinin de bu aynı gardiyanlığın gönüllüsü olduklarını, her eve bir köleci tahsisinin toplumsal cinsiyet denen ceberrut yol haritasıyla sektirmeden yapıldığını: belkide bunların hepsini birden massederek ortaya çıkan bu katliamın artçı ve öncülerinin iyi okunmasını önerebilirim.
Katliamın gerçekleştiği (Çok seçmeli test uygulaması gibi) köy isimlerinden hangisini seçeceksiniz bilmem, ama : Mardin Mazıdağ - Bilge / Kerte köyündeki (Sultanşehmuz – Zangırt Köyü Kırkçeşme Mezrası) katliamının resminde bu memleketin yönetimlerindeki ana akımın ataerkil toplumsal cinsiyetinin, kavgayı kışkırtıcı, haksız hukuksuz herşeyinin hırsızlık ve ranta dönüştüğünü bunun utancını paylaşmamak gerektiğini görebilmenizi umut ederim.
1.06.2009
Ayşen Hadimioğlu
Jeoloji Mühendisi
.

Hiç yorum yok: