12 Ekim 2007 Cuma

MİRAS VE RED-Dİ VESAYET

70 li yıllar: İkinci bine az kala bilinmezden gelen serin rüzgârlar ve anlamlandırılamayan bir heyecanın kâh korunmak kâh içinde yer almakla bizlere temas ettiği bir dönem.
Biz en alttakiler hep sorgusuzca oy vererek vasi tayin ettik solu da. Şimdi miras deyip yine dayatıyorlar ölmeye yatırıyorlar hayatı. Biz vasi istemiyoruz diyoruz dinlemiyorlar bile. Neler yasadik ki mirasına sahiplenelim.
*Verili şartlari sarsmayı öngören tahayyüller. Daha doğrusu itirazın nesnesi olmaya endekslenen ütopyalar. Bunun içine sığamayana kılıf ta bulamayan otoriter yapılar. Soru sordurmama yöntemlerine tıkışan örgütlenmeler..
*Yeşil çalılık alanları yakarak âşıkları enselemeler ve omuzdan sarkan montla ifadesini bulan tespihli fotoğraflar. Bacılarla aile bağlarına endekslenen namus ve kavga etmenin dar-tıkış kurgulandığı bir hayat algısı. Doğal ilgi ve alakanın, cinsel çekimin insafsızca engellenip, servis edildiği bir şef-sekretarya. Sabırsızlık, belki sadece ütopyaya tutundum sanrısı. Ne yaman çelişkilerdi bunlar.
Yerçekimiyle ölüme çakılan gencecik bir nesil. 16 yaşındaki çocuğu asanla onun eline silah verenin tümlendiği erki bugün sorgulatıyor hepimize.
Güya reddedilen statünün al-a ver-e kutsandığı kocalık savurganlığı. Devrimci-babaların el-emek veremediği bebekleri, çocukları.
Ve muhalefetin 1 gün arayla üstüne oturan darbecisi; işte mirası da reddi de karşıtını ikame eden bir zaman dilimi.
*Kendisindekiyle sonrasının çatısını çatamıyor ya da ele-avuca gelmeyip kanıyorsa: Gelenekle ölü.miras gün-be-gün test edilip epriyor demektir, hayata direnemiyor yani.

*Kenarlarıyla bir diğerine sımsıkı yaslanmayı sevmeyenler, gelenek-ölüm ve mirastan medet umarlar. Hayata karşı iktidarı savunarak eninde.sonunda yeniktir onlar.

*Oysa kenarlarıyla birbirine yaslanarak ayakta kalabilen en-alttakiler, özlem ve aşklarıyla köşeleri var ederler. Hiçbir şeye bir noktada değmeyi, teğet geçmeyi bilmezler. Onlar boylu boyunca yaslanarak var ettikleri köşelerle siyasetin mimarlarıdır.

Kenarlarıyla yaslanan insanların kendi aklınca muktedirlere köşe çıkması sandığa yansıdı. Biz de köşelerimizi(aşklarımızı) koruyarak kendi ortak aklımızı yürüteceğiz, anlayın artık.
Miras tamam da Red di Vesayet te kararliyiz.

SOL UMUT VERİYOR

“ama halkın istemleri ufukta yıldızlar kadar yalnız.”

Sol kendi içindeki dinamiği demokrasiyle açığa çıkaracağını gördü, sapmaları irdeleyip telaşa düşmeden ilerliyor. Fırsatçılar yenilerek, yap-saçtılar dumura uğrayarak, belki kale arkasında yedekte tanıdık kalarak, değişmeyen kurallarla geçmişi sürükleyerekten de olsa bir siyaset inşa ediliyor.
Umutluyum, umutluyuz.

Ülkemizde SOL un tarihi her şeye rağmen insan olmanın tarihi olarak hafızamızda duruyor. İnsan haklarını, hak aramayı, yoksulun ve en alttakinin kendini ifadesini sol bize öğretti. Hatta kendisine rağmen bunu böyle yaşadı sol. Son günlerdeki edinimlerimle de döşeyeceğim bu yazımı.
SOL adına konuşan, düşünen ve mücadele eden ve hayatını verenlere baktığımızda sadeliklerini, yanlışlarının anlaşılabilir ve paylaşılabilirliğini içimizde hissederiz.
SOL öylesine inanır ki savunduklarına, herkesi ikna etmesi gerektiğini, sistemin ezilenler üzerindeki tahribatını hesaplamadan hüzünle tüketir yaşamını. Ama hatıraları derslerle, fedakârlıklarla ve özveriyle doludur. Ölmek kutsanır. Bu yaşamı, yaşama karşı sorumluluğu ihmal edişe de denk düşer. Zaferden çok acıyla yüklüdür.
En baskılı dönemlerde saygı ve vefa adına kutsamalarla solun bütünlüğü sağlana gelmiştir. Toplumun yeniliklere direncini kendi üzerinde dener durur. Yasalardan geri bile düşer ama sonunda ayağını yere sıkı basar.
YAVAŞÇA DEĞİŞİYORUZ
Gençler kendi doğallıklarıyla, emekli–bastonuyla, kadınlar-anneler bin yıllık pervasızlığıyla sol’u gözler, gözetir ve yeniden üretirler. SOL’un asıl dinamiği budur.
Türkiye de kendi kendini üreten yaşam kendisine eşdeğer sol yöntemleri hala arıyor. Bu formüle edilmeye gayret ediliyor. Ve umut ulaşılacak kadar yakın gibi geliyor herkese.
Sakin bir aydının çehresine, örgütlü hırpalanmış bir halka, kadınların feryadına yüzünü dönen seçmen SOL’u biçimlendiriyor. Bunu ağır-kâmil ve özenle yapıyor. Acele etmiyor. Taleplerini sıralıyor, sınayıp–yanılarak al-aşağı vur yukarı talip olanı kullanıyor. Geleceğini olgunlaştırıp, kuşkusuyla yükselen bilincine SOL bir oluşum hala denk düşmüyor. Oysa sol içindeki sistemi-erkeği anca öldürüyor. Hem de hiç düşünmeden, kendi öğretilmiş kibrine meydan okuyor. Toplumsal cinsiyetin lütfettiği imtiyazın, ırkçılığın farkına yeni varıyor. Bunu reddederken ayakta durmakta zorlanıyor, öğreniyor. Kendi içindeki dinamiği demokrasiyle açığa çıkaracağını görüp, sapmaları irdeleyip, telaşa düşmeden ilerliyor. Halk buna cevap veriyor. Ortak aday formülü bunun ispatı.
Gençler olası hataya katkıyı özeleştirileriyle deneyim hanelerine yazıyorlar, hiçe sayılma hissiyatlarını ise orantısız heyecanlarıyla ifade ediyorlar.
Acıdır ki, bu memleketin gençleri linç dışında muhalif duruş ve kendini ifade yöntemi bilmiyor. Sağ ve solun genç itiraz tavrı değişmiyor. Bu çok düşündürücü ve umut kırıcı.
GÜZEL GÜNLERE DOĞRU
Kışkırtmak kolaycılığı sol ideolojinin uzun erimli tarihine ve uğraşısına tanıdık ama hiç te denk düşmüyor yeni zamana. Üstelik mirasa saygı ile gerekçelendiriliyor. Miraslar farklı ama linç icraatı aynı bu memlekette.
Yine de, tesadüflerle, sıçramalarla edinilen kazanımların altı üstü SOL bilinçle derlenip toparlanıyor. Eleştirel yapı da test ediyor. Toz dumanda rota bütün bu etmenlerle düzeltiliyor, tahkimat hepsinin etkimesiyle görece-özgür iradeye yansıyor.
İleriye bakarak yürüyebilmek, bastığı yeri görememek:
solun güzelim mirası bu,hiç duraksamayan da bu.
Son günlerde hayatın kurallarıyla beslenen sol-dinamizm yöneliyor. Ama yönetilemediği ortada. Fırsatçılar yenilerek, yap-satçılar dumura uğrayarak, belki kale arkasında yedekte-tanıdık kalarak; değişmeyen kurallarla geçmişi sürükleyerek te olsa bir siyaset inşa ediliyor. Umutluyum, umutluyuz.

UMUT GÜN GÜN YEŞERİYOR
Bir arada bulunamam, o halde onu defet ya da -reddet; ya ben ya o dışında bir yaklaşım ise halen yok. Ya sev ya terk et solun zeminine döşenince de niteliği değişmiyor.
Bu seçimde SOL kendini kendi içinde sadece mirasçısıyla var etme duvarını yıkarak bir ölçüde dışarıya açıldı. Ve ülke insanından daha sahici davranmakla temsilci olmaya yöneldi. Var olanı da koruyarak devam edecektir. Zira karşı duruş sistemin de kullandığı teşhire yöneldiğinde deja-vu diyenlerle falı doğru çıkanlar el ovuşturdu. Sistemin ustalığı halen içimizde bizi yakmaya devam ediyor. Türkiye insanının bileşkesi SOL’da da aynen hükmünü sürdürdü, bu neo-sol bir şey değildi ne yazık ki. Biz de deja-vu dedik. Yadsıdık onu.
SOL: tabandan beslenmeyi, tepeyi sarsmayı yani anarşizmi benimsemeli bana kalırsa. Siyasetin izdüşümü hala belirgin değilse de SOL umut veriyor.
Ama halkın istemleri ufukta yıldızlar kadar yalnız. 8.Ekim.2007.Ankara.ayşen.hadimioğlu aysenhadimioglu@gmail.com