14 Mart 2009 Cumartesi

TÜBİTAK HIŞMI

tübitak hışmı: DARWİNİZM'le MADEN YASASI ilişkisi..

Maden Yasası ile ilgili TUBiTAK görüşünü hepimiz hatırlamalıyız.
Şimdi de DARWiN'e el atıldığını üzüntüyle takip ediyoruz.
/ Düşünce Kuramı: TÜBİTAK Darwin'e karşı TÜBİTAK'ın yaklaşık 42 yıllık dergisinde büyük bir skandal yaşandı.Bildiğiniz üzre bu yıl evrim teorisini ileri süren Darwin'in yılı . ...www.bilinmiyor.net/2009/03/tubitak-darwine-kars.html - /

Darwin'le Maden Kanunu arasindaki iliskiyi nasil tanimlayabiliriz? Türkiye Bilimsel Araştırmalar Kurumu bilimi kimin lehine yozlastırmakta.
Kah yeraltı zenginliklerimizden, kah semai duyarlılıklarımızdan doğru özel mülkiyetin heybesi doldurulmaya çalışılıyor. Bilim araçsallığını sürdürüyor.Birbirinden bağımsız gibi görünen bu iki olguyu bir bütün içinde düşününce, Madenlerin talanı ile Darwin'in reddi neyi ifade etmektedir. Darwin hurafeyi, kadının kuşatılmış emeğinin ve doğumun kontrolunu, pekçok hastalığın tedavisinin rehberliğini sürdürüyor.
Semai inançlara atfedilemeyecek kadar bilimsel ve ideolojik uzamlara sahip. Taze önümüze düşen bu iki müdahale üzerinden, önümüzdeki günlerin tahayyülüne dair düşünsel bir bütünlük sağlayabiliriz.
Darwin tıp biliminin her araştırmasında doğrulanıyor. Ama ezme ezilme ilişkisinin aleti olamayacak kadar kesinleşen Darwinizm geriye gidişin özensiz uygulamalarını galiba zora sokuyor. 12 Eylül'ün anlı şanlı kurumlarından olan TÜBİTAK bilimsel adını kötüye kullanarak Darwinizme sırtını dönüyor. Ayşen.Hadimioglu

BİR PARANTEZ

//
TARAF
11.mart.2009
Orhan Miroğlu
Yüzleşme köşe yazısı ile sn miroğlu bazı saptamalarda bulunmuş.
“Eşzamanlı bir tarihin bizi ilgilendirmesi gereken hakikatleriyle aramız pek hoş değil. Kürtçe ve Arapça’nın Irak’ta resmi dil olması, yine Irak’ta Kürt liderler Celal Talabani’nin cumhurbaşkanlığı ile genelkurmay başkanının da Kürt olmasına dikkat çekiyor.
DP döneminde İnönü Celal Bayar’dan rica etm,işti. Doğu illerinde parti teşkilatı kurulmasın. Aşiretler üzerinden ağalık siyaseti yapılsın ikazı bugünlere taşınmış görünüyor.. Aksi halde ağaların hatta şeyhlerin kontrolu altında bulundurulan halkın talepleri , siyaset yapmalarıyla feodal yapının aşılmasını getirecek, cemiyet kültürü gelişecekti.
Ulusal bazda çözümlenmesi gereken Kürt sorunu bugün küresel ölçeğe taşınmış, formüller birer birer yürürlüğe giriyor ama ne yazık ki Sn.İlter Türkmen’in ifadesiyle “ Cumhuriyetin En Büyük başarısızlığının Kürt sorunu olduğu gerçeği ile yüzleşilemiyor. .AKP nin doğuda kazanmasını istiyorum diyen bilge İlter Türkmen İnönü’nün korkusunu yeniden inşa ediyor.
Sn.Miroğlu Diyarbakır’da AKP’nin kazanması DTP ve PKK’ye büyük darbe olur gibi bir sonucu önemseyen İlter Türkmen’i cumhuriyet tarihinde yapılan yanlışları tekrar etmeyelim, açılımıyla eleştiriyor.
Demokratik bir zemindeki yarışı engelleyen, PKK ortak düşmanımız lafını Klinton’a söyleten Ankara’daki demokrasinin kendi, zıddına dönüşen halinin Fırat’ın doğusuna reva görüldüğünü, düşünsel olarak bile gelişme kaydedilmediğinin altını çiziyor.
Darbelerden kendini korumak refleksi dışında halka seçenek sunulmuyor.
Orta Doğu da arabuluculuktan keyf alan AKP’nin kendi ülkesindeki Kürtler’in dışlanmasının asli iradesi olmaktaki ısrarı dikkatlerden kaçmıyor demekte.
Kürtlerin barışçı, sorun çözücü bir Gary Adams’ı olmadığından ilerleme kaydedilemiyor tespiti bu tür liderlerin öldürülmeleriyle yok edildikleri için fırsat yaratılmıyor diyor.. //

Bu kısa özetten sonra bugünü dikkatle gözlemlemekte yarar görüyorum.
Doğuda Kürtler hatta bütün ülke halkı ve kadınlar siyasallaşacak korkusu elan devam ediyor.
Ben bütün Türkiye Cumhuriyetinin halkın doğrudan demokrasisinden korktuğunu biliyorum.
Bu korkunun her demokratik zeminde neferlerini ürettiği, inançlıların iktidarla-muhalifi köşeye sıkıştırdığını ve yeryüzüne indiğini sanıyorum. İşte bu kolaycılıkla sakatlanmış demokrasinin Kürtlerden de soyutlanmış emsalsiz ve tehlikeli bir geleceğe kilitlendiği farkediliyor..
Ortak sol adayların hemen her yerde demokrasiye yedirileren engellenmesini birebir yaşamaktayız. Ulusal ana akım ile AKP’nin bağdaşıklığı demokrasiyi eğip bükmekte. Kazananın CHP değilse AKP olması isteniyor. Tabandan gelen kürt ve muhalif kadın hareketinin sosyalist kadın hareketine dönüşebilecek gücü muhtelif şekillerle yine “kadın için kadın dayanışması sınırlarında” içinden çalışılarak kırılmaya çalışılmakta.
EKD ve ESP nin taban çalışması, BEKSAV’ın seçimlerde halkı temsilde demokratik zemine müdahale edebilmesi hem bütün siyasetlerde hem de gençlik, kadın ve kürt hareketinde içerden manevralarla bahse konu bütün seçmenin siyasallaşmasının önüne set çekmeyi hedeflemektedir. Bunun demokratik yoldan aşılma parametreleri radikal çıkışları birbirine yaklaştırmakta. İşte nefis bir opera daha denebiecek gelişmeler yaşanıyor.
Ankara’daki 8 Mart kadın mitingi 3000 aktivistle korkuyu rüya olaktan öteye geçmiş olsa gerek. Hem de Ankara taban hareketi nin bir önemli ikazıydı bu miting.
Daha dün: AB fonlanmış projeleriyle işlendirilip, gönüllülerin de hareketlerini-hatta kavrayışlarını sınırlamış olan karikatürize sivilleşme-Feminizm teorilerine yedirilen Emekçi sözcüğüne duyulan korkuyu BM efsanesi boyutunda daraltmakta. Hatta AKP zihniyetli bir eğitimsen şubesi EMEKÇİ Kadın Gününü Kutlanamaz-Suç’tur diye ilan ederken teorideki yanlıştan yararlanıyor.
İleriye dönük tasarlar politik manevraları ceberrutlardan gizlemeye matuf gibi gösterilse de pek çok siyasetin tabanıyla konuşmadan senaryolarda yer aldığı, sığ düşündüğü iktidarın kullanımındaki verilerde açıkça görülmekte.
Kürt ve bağımsız kadın hareketinin devlet tarafından manipulasyonu bu yapıların demokraside ısrarı ile aşılabilecek, çünkü halkın tamamı başındaki yönetenden de muhalifinden de bıkıp usanmış, allaha sığınmış durumda. Sol çareler ürkütülüp- susturulup olmadı gözaltılarda alandan uzaklaştırılıyor.
Gençlik ve Emekli hareketinde demokraside ısrarın mücadelenin esasını teşkil ettiği ve başardığı görülüyor. Karşısına dikilenlerin beslenme kanalları da faş,ist olmasa da antidemokrasiden beslendiği gözümüzün önünde duruyor.
Belediye başkan adaylarının bahanelerle gözaltına alınması kadar, destekçilerinin de sahadan uzaklaştırılması, propogandalarının kısıtlanması da aynı demokrasi sevmezlerin tavırları olarak kabul edilmelidir.
AB fonlarıyla plastik-halkla temasa geçilmiş, işsizliğe alternatif demokratizm heryerdeki toplaşmayı loplar halinde koordinasyonlara bağlamıştır. AKP kendi muhalifinin yeniden dizaynı için Kürt ve Kadın hareketinin siyasallaşmasını engellemeyi iş edinmiştir. Akademi bunun lafzını üretmektedir. TÜBİTAK dün maden yasasını bugün Darwiniz’mi halkın hatta insanlığın aleyhine sündürüyor.
Tabandan kopuk sivil teşkilatların halkın topyekun siyasallaşmasını engellemeye angaje Ulusalcılığı bunun kılavuzu. Sanki demokratik ulus olunamazmış gibi!
Taban üyenin itirazı yükseldiğinde ise, itirazın-giderilmesi yine demokrasiyle çözümlenecektir diye umuyorum.
Görülen o ki: demokrasi ve halkın kendi kendini idaresi mevzuu AKP ve hatta ulusal temalı muhalifi için ölüm kalım meselesi.
12 Eylül’ün kurumları kendini var eden sivil muhalefeti AKP ile sentezleyerek yeniden dizayn ediyor .
Hala darbeyle boğuştuğumuz gerçeğini kavramamız için setlerden - genişleyen düşünsel özlemlerin kıtaltıldığı-sakatlandığı noktalardan açılımlar yapmalıyız.
Demokratik uğraşlarla SOL bir yol haritası çizilebilir.. aysenhadimioglu.blogspot.com